top of page

Başarıda Kıskançlık ve Toplumsal Engeller

  • Yazarın fotoğrafı: Ayhan DODUR
    Ayhan DODUR
  • 6 May
  • 3 dakikada okunur

Yaşadığımız ya da çalıştığımız ortamlarda “güzel şeylerin” engellenmesi bir tesadüf müdür sizce? Yapılan güzel işler, projeler veya topluma katkı sağlayan hareketler çoğu zaman beklenen desteği görmez. Özellikle de aynı meslek grubunda, aynı çevrede ya da benzer bir alanda bulunan insanlar tarafından bu tür girişimlere karşı duyarsızlık, engelleme ve “Bu da nereden çıktı?” gibi tepkilerle karşılaşabiliriz. Yüzeyde hoş bir izlenim bırakmayan bu tutumların, aslında daha derin psikolojik ve toplumsal nedenleri olduğunu düşünüyorum.

Çoğu zaman “destek olmamak” ya da “geri çekilmek” gibi tepkilerin temelinde fikir uyuşmazlıkları, bireysel kıskançlık ve çekememezlik yatar. Birisi güzel bir iş yapmaya başladığında, çevresindekiler kıskançlıkla bu başarıyı sabote etmeye kalkabilir. Özellikle aynı meslek grubundakiler, birbirlerinin başarılarını hazmedemeyebilir. Kendi başarılarını yetersiz gören bireyler, başkalarının başarıları karşısında özsaygılarını ve özgüvenlerini kaybedebilir. Oysa kıskanmak yerine, herkesin kendi potansiyelini ortaya koyabileceği bir anlayış benimsenmelidir.

Bir kişinin başarısını tehdit olarak görmek çoğu zaman içsel güvensizlikten kaynaklanır. Desteklemek yerine geri çekilmek ya da engel olmaya çalışmak, bu güvensizlik halinin dışa vurumudur. Oysa güçlü insanlar, başkalarının da güçlü olmasını ister. Kendine güvenen biri, başkasının başarısından korkmaz; tam aksine onu takdir eder.

Toplumun ortak faydasına yönelik bir girişim, bireysel egolarla baltalandığında kaybeden sadece o kişi değil, hepimiz oluruz. İş birliği yerine rekabeti; paylaşmak yerine kıskanmayı seçtiğimizde yalnız bireyler değil, kurumlar ve toplumlar da geriye gider.

Başarının yalnızlaştırılması, ilk bakışta sadece bir soğukluk gibi görünse de; altında kıskançlık, rekabet ve yetersizlik hissi yatar. Kimi zaman bir meslektaş, bir arkadaş ya da bir yönetici, başkasının ön plana çıkmasından rahatsızlık duyabilir. Oysa unutulmamalıdır ki birinin yükselmesi, başkasının alçalması demek değildir.

Toplumsal yapımızda ne yazık ki “Ben yapmadıysam o da yapmasın” duygusu hâkim. Oysa toplumlar, bireylerin birbirini desteklediği ölçüde gelişir. Gerçek başarı, yalnız başına yükselmek değil; başkalarını da beraberinde yukarı çekebilmektir.

Bir öğretmen düşünün; başarılı bir projeye imza atıyor, öğrencilerinden büyük takdir alıyor, toplumda yankı uyandırıyor. Ancak bu projeyi duyan bazı meslektaşları hayranlık duymak yerine, rekabet hissine kapılıyor. “Onun bu kadar başarılı olmasına gerek yoktu,” gibi düşüncelerle rahatsızlık duyuyor ve desteğini geri çekiyor. Hâlbuki toplumsal gelişim ve ilerleme, bireylerin başarılarının desteklenmesiyle mümkündür.

Toplumsal Yapı ve Bireylerin Çıkar Çatışmaları

Toplumsal yapı, iş birliğini ve yardımlaşmayı teşvik etmelidir. Ancak çoğu zaman bireysel çıkarlar ve statü arzusu, destek yerine rekabeti doğurur. Toplumda birisi başarıya ulaştığında, bu başarıyı kabullenmek bazıları için zor olabilir. İnsanlar arasındaki başarı farkları, çoğu zaman olumsuz duygular doğurur. Başarıyı kutlamak ve desteklemek yerine küçümsemek ya da görmezden gelmek, ego ve bireysel çıkarlardan doğar.

Örneğin; bir okulda öğretmenlerden biri büyük bir projeyi başarıyla tamamladığında, bu proje tüm okula fayda sağlayacakken, diğer öğretmenler proje sahibini takdir etmek yerine küçümseyici tavırlar sergileyebilir. Böylece toplumun genelinde katkıda bulunan kişi yalnız bırakılır. Oysa bireysel çıkarlar ve tatminsizlikler yerine, toplumsal faydayı gözeten bir bakış açısı benimsenmelidir.

Toplumlarda bireysel rekabetin giderek arttığını ve bunun destek eksikliğine neden olduğunu gözlemliyoruz. İnsanlar, yalnızca kendi “yükselişleri” için adım atmaya eğilimlidir. Ancak gerçek anlamda yükselmek, başkalarının da başarılı olmasına katkı sağlamakla mümkündür. Bir kişi başarılı olduğunda, diğerleri bu başarıyı “tehdit” değil, bir fırsat olarak görmelidir. Aksi halde, bu anlayış toplumsal yapının sağlıklı işleyişini zedeler.

Psikolojik güvenin olmaması bu destek eksikliğinin nedenlerinden biridir. Kimi insanlar, başkasının başarılı olmasına yardım etmek yerine, “ya ben geri planda kalırsam?” korkusuyla hareket eder. Bu korkular, toplumsal faydaların önüne bireysel endişelerin geçmesine sebep olur. Oysa toplumlar bireysel kaygılarla değil, ortak hedeflerle gelişir.

Bir başarı yalnız bırakıldığında, yalnızca birey değil toplum da zarar görür. Oysa başarı; bir kişinin değil, toplumu oluşturan herkesin başarısıdır. Bu yüzden her birey, başkasının başarısını takdir etmeyi öğrenmeli, büyümeyi ve gelişmeyi birlikte gerçekleştirmelidir.

Unutmayalım: 

Desteklenmeyen güzellikler solar, yalnız bırakılan başarılar yıpranır. Kıskanmak yerine ilham almak, engellemek yerine yol açmak, sessiz kalmak yerine alkışlamak; bu toplumun en büyük ihtiyacıdır.

 
 
 

1 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Misafir
06 May
5 üzerinden 5 yıldız

Kesinlikle katılıyorum. Kıskançlık,çekememe yada düşünce farklılığı bu davranışa sürüklüyor.

Beğen
Çapa 1
bottom of page