Değerlerin Çöküşü Umudun İnşası
- Ayhan DODUR
- 12 Şub
- 2 dakikada okunur
Modern çağda insanoğlu, teknoloji, bilim ve iletişimdeki ilerlemelerle yaşam standartlarını yükseltmiş olsa da, manevi değerlerde bir gerileme yaşandığı gerçeğiyle karşı karşıya. "Öyle bir nesil türedi" başlıklı yazımdan da anlaşılacağı üzere hepimizin üzerinde düşünmesi gereken derin yaralar taşımaktadır.
Bireyler ahlaki değerlerden hızlı bir şekilde kopmaya başlamıştır. Kul hakkını gözetmek, adaletli davranmak, doğruyu söylemek ve başkalarına zarar vermemek gibi temel insani erdemlerin yerine; menfaat, hırs ve kibir yerleşmiş durumda. Bu, sadece bireysel bir yozlaşma değil; toplumun geneline yayılan bir çürümenin de işaretidir. Bugün, birçok yerde doğruların küçümsendiği, erdemlerin alay konusu olduğu bir ortam görüyoruz.
Adalet, bir toplumun temel direğidir. Ne var ki, adalet çıkar uğruna sessizleştirilmektedir. Adaletin olmadığı bir yerde hakikat de barınamaz. Yalanların saray olduğu, hakikatin yıkıldığı bir düzen; bireylerin güvenini sarsar, toplumu kaosa sürükler. Çünkü adaletin olmadığı bir dünya, güçlülerin zayıfları ezdiği, haklının susturulduğu bir dünyadır.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, “Bir yanda lüks sofralar, bir yanda açlık” bu durum ekonomik eşitsizliği ve vicdan yoksunluğunu göstermektedir. Maddi zenginliklerin, insanlığın manevi değerlerini gölgelediği bir çağda yaşıyoruz. Paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma gibi insani duygular, yerini bireysel çıkarlar uğruna yapılan mücadelelere bırakmış durumda. Bu durum, hem toplumsal bağları zayıflatıyor hem de bireyleri yalnızlaştırıyor.
Utanmayı unutan bir toplum olduk. Oysa utanmak, insanın vicdanına ve öz değerlerine bir bağlılık göstergesidir. Bugün, toplumsal eleştirinin yerini kibir ve bencillik aldı. İnsanların başkalarına ve kendilerine duyduğu saygı azalırken; para, güç ve statüye olan bağımlılık arttı.
Peki bu ve benzeri olumsuzlukları yeniden inşa mümkün mü?
Bir, toplumun kendi hatalarını fark edebilme ve değerlerini yeniden inşa etme kapasitesi ve isteği çok önemlidir. Sevgi, adalet, dürüstlük ve erdem gibi kavramları yeniden diriltmek; bireylerin önce kendileriyle, sonra çevreleriyle barışık bir hayat sürmelerini sağlayabilir.
Günümüzde silkelenip kendi özümüze dönme ihtiyacı her zamankinden daha acil. Bunun için bireyler ve toplum, kendine bir ayna tutarak yanlışlarını fark etmeli ve bu yanlışlardan dönmenin yollarını aramalıdır. Geleceği inşa edecek olan nesillerin, sevgiyi ve adaleti önceleyen bir eğitimle yetiştirilmesi en büyük öncelik olmalıdır. Zira bir toplumun kurtuluşu, ancak bireylerin ahlaki ve manevi olarak güçlenmesiyle mümkündür.
Unutmayalım ki insanlık için umut her zaman vardır. Yeter ki o umudu yeşertecek cesareti ve erdemi gösterebilelim.
Selam olsun, bir nebze adalet duygusu kalan o güzel insanlara...