KAF DAĞININ ÖTESİNDEN BİR MASAL ÜLKESİ: UCUZ HAYATLAR ÜLKESİ
- Onur Şirin

- 23 Oca
- 2 dakikada okunur
Bir varmış bir yokmuş Kaf Dağının çok ötesinde masal dünyasının en uç noktasında hayal edilebilecek hiçbir yere benzemeyen bir ülke varmış: “Ucuz Hayatlar Ülkesi.” İsmine aldanmayın; burada hayatın değeri ucuzmuş sadece kâğıt üstünde ölçülürmüş. Öyle bir yer ki, dışarıdan bakınca bir ütopya sanırsınız. Yönetmelikleri, kanunları, düzenlemeleri öylesine özenle yazılmış ki okuyan herkes “İşte yaşanacak yer burası!” diye düşünür. Ama iş uygulamaya geldiğinde durum değişir; kâğıt üstünde parlayan düzen, gerçekte bir illüzyondan ibarettir. Haydi gelin, bu ilginç ülkenin perdesini birlikte aralayalım.
Liyakatin Kaybolduğu Topraklar
Ucuz Hayatlar Ülkesi’nde liyakat, masal kitaplarına konu olacak kadar uzak bir kavram. "İşi bilen değil, işi yapan” esastır. İşe alım süreçleri genelde şu sorularla ilerler: “Tanıdığımız mı?”, “Bizden biri mi?” ve en önemlisi “Sadık mı?” Bu sorulara olumlu yanıt alındığında, adayın bilgi birikimi ve yetkinliği kimsenin umurunda olmaz.
Burada liyakat, sadece sözlüklerde bir kavram olarak kalmıştır. Antik Yunan filozofları bu ülkeye uğrasaydı, Aristoteles’in “erdem” üzerine yazdıkları yerini muhtemelen “adam kayırma sanatı” adlı yeni bir esere bırakırdı.
Denetim mi, Adam Kayırma mı?
Denetim denince akla adalet gelir, değil mi? Ama Ucuz Hayatlar Ülkesi’nde işler öyle yürümez. Burada denetim mekanizması, işi yapanın değil, göz yumanın ödüllendirildiği bir sisteme dönüşmüştür. Denetleme raporları genelde eksiksiz yazılır, ama bu raporların gerçek hayata etkisi yok denecek kadar azdır. Çünkü yazılanlar uygulamaya geçmeden önce “bizimkiler” arasında bir filtreleme yapılır. Böylece ne suç varsa örtülür, ne yanlış varsa düzeltilmeden devam eder.
Yolsuzluk: Girişimciliğin Yeni Tanımı
Yolsuzluk bu ülkede öyle bir sanata dönüşmüştür ki neredeyse başarı nişanesi gibi algılanır. Büyük bir yolsuzluk yaparsanız kimse size “dur” demez; aksine “Bravo, nasıl başardın?” diye sorarlar. Öyle ki yolsuzluğun ödüllendirildiği kutlama yemekleri bile düzenlenir. Bazı ülkelerde başarı ödüllendirilir, burada ise kuralları çiğneyerek sisteme meydan okumak.
Herkes Kendi Acısında Kaybolur
Bu ülkede halkın en büyük özelliği, kendi acısını yaşamaya mahkum edilmiş olmasıdır. Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmez; çünkü herkesin derdi kendisine yeter. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi toplumun her hücresine işlemiştir. Hal böyle olunca toplumsal dayanışma yerine bireysel çaresizlik hâkimdir. İnsanlar sorunlarını çözmek yerine alışmayı tercih eder. Umut, bu topraklarda pahalı bir lükstür; o yüzden herkes hayal kurmayı bırakmış, mevcut duruma razı olmuştur.
Kağıt Üstünde Cennet, Gerçekte Hüsran
Ucuz Hayatlar Ülkesi’nin kâğıt üstündeki görünümü, bir tatil köyünün katalogu gibidir: her şey kusursuz, her şey düzenli. Ancak biraz yakından bakınca o katalogun arkasındaki çelişkiler ve bozukluklar hemen göze çarpar. Sistemin pürüzsüz işlediği yalanı, yalnızca görmeyi reddedenlerin gözünde gerçek gibi görünür.
Antik filozof Platon, bu ülkeye uğrasaydı meşhur “mağara alegorisi”ni yeniden kaleme almak zorunda kalırdı. Çünkü bu ülkede, insanlar gölgelerle değil, sahte ışıklarla kandırılıyor. Aristoteles ise “adalet ve erdem” üzerine yazdıklarını çöpe atar, “adaletsizliğin sıradanlığı” üzerine bir eser yazardı.
Ucuz Hayatlar Ülkesi’nde sorgulamak, adeta yasaklanmıştır. Düşünmek tehlikeli bir lükstür, sorgulamak ise huzur kaçırıcı bir tehdit. Bu yüzden bu topraklarda hayret etmek kolaydır, ama bilgeleşmek cesaret ister.
Sonuç: Ucuz Hayatlar Ülkesi’nde Yaşamak
Eğer bu ülkeye yerleşmeyi düşünüyorsanız bilmeniz gereken ilk şey, gerçeği sorgulamayı bırakmanız gerektiğidir. Kâğıt üstündeki düzen sizi cezbedebilir; ama uygulamada hayal kırıklığına uğramanız kaçınılmazdır. Çünkü burada hayatlar, hayaller ve umutlar ucuzdur. Ama unutmayın, gerçeğin acısı daha ağırdır ve bu topraklarda o acıyı taşıyabilmek için ya susmayı ya da kendi kabuğunuza çekilmeyi öğrenmeniz gerekir.
Ucuz Hayatlar Ülkesi’nin vatandaşı olmak mı? Cesaret ister, hem de fazlasıyla… Ama ne diyordu Platon:
“Bilgelik hayretle başlar.”
Bu ülkede hayret etmek kolay, bilgelik ise çok pahalı. Hangisini seçersiniz, size kalmış.



Yorumlar