top of page

Kaçtığın Yük, Başkasının Omzunda

  • Yazarın fotoğrafı: Ayhan DODUR
    Ayhan DODUR
  • 1 Oca
  • 2 dakikada okunur

Hiç başkasının hatasının yükünü omuzlarınızda hissettiniz mi? Sorumluluklardan kaçmak, bir başkasının hayatında yıkım olabilir. Hayatta sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz, yalnızca bize ait olan bir dünyanın sınırlarını çizer. Bu sınırlar içerisinde yapılması gerekenleri ihmal ettiğimizde, kaçınılmaz olarak bir başkasının yaşamını etkileriz. Bir kişinin üzülmesi, kırılması ya da sorumluluklarını üstlenip sonuçlarını kabullenmesi gereken bir durumda bundan kaçması, başkalarını zor durumda bırakır. Böyle bir durumda asıl üzülen, asıl kırılan hak etmeyen başkaları olur. Oysa dünya, her bireyin kendi yükünü taşıması üzerine kurulmuştur. 

Hepimizin bir hayat hikâyesi var ve bu hikâye, yalnızca kendi çabamızla değil, diğer insanların hikâyelerine dokunuşlarımızla da şekillenir. İnsanın yapması gereken şeyleri yapmaması, zincirleme bir reaksiyona yol açar. Bu, işini yapmayan bir çalışanın yükünü meslektaşlarının sırtına yıkması kadar basit bir örnekten, bir bireyin aile içindeki sorumluluklarını yerine getirmemesi yüzünden bir ailenin dağılmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. 

Kimi zaman, kendimizi korumak adına üzülmekten veya sorumluluklarımızla yüzleşmekten kaçıyoruz. Bu kaçış anlarında fark etmediğimiz bir şey var; acı, mutlaka bir yere akar. Ve o acı , çoğu zaman hak etmeyen birine ulaşır. Kaçış sadece başkasına yük olmaktır.   Kendi yükümüzü taşımadığımızda, yük bir başkasının omuzlarına biner. Peki bu adil mi? Kesinlikle değil.   

Eylemlerimizin ya da eylemsizliğimizin sonuçlarını kabul etmek, insan olmanın temel bir gereğidir. Kırılmak, üzülmek ya da zorlanmak pahasına da olsa doğruyu yapmak, sorumluluğu üstlenmek; bireyin hem kendisine hem de çevresine karşı olan ahlaki borcudur. Çünkü sorumluluklarını yerine getirmemek, bir başka insana, hatta bir topluma zarar verebilir. İnsanların bireysel ve toplumsal alanlarda bu bilinci taşıması, yalnızca bireylerin değil, toplumların da huzur içinde yaşamasını sağlar. 

Bu anlayış, özellikle toplum içinde etkin rol oynayan bireyler için daha da önemlidir. Eğitimciler, yöneticiler, aile bireyleri ya da herhangi bir meslek erbabı, eylemlerinin sadece kendilerini değil, çevrelerindeki insanları da etkilediğini unutmamalıdır. Çözülmesi gereken bir problem varsa, onu çözmek için adım atılmalı görmezden gelinmemelidir. Üzülmekten, hata yapmaktan ya da eleştirilerle yüzleşmekten korkmak, daha büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca problem küçükken bunu görmezden gelmek daha büyük problemlere yol açar.

Nitekim hayatın doğal akışı içerisinde üzülmesi gereken üzülmeli, kırılması gereken kırılmalıdır. Bu, sorumluluk bilincinin bir sonucudur. Kendi yükünü taşıyan bireyler, sadece kendilerine değil, çevrelerindeki insanlara da değer verirler. Başkalarının üzülmesini ve kırılmasını önlemenin yolu, kendi payımıza düşeni eksiksiz bir şekilde yapmaktan geçer. Çünkü asıl olan, yaşanan zorluklar karşısında sorumluluk alıp ilerlemektir.

Yapılması gereken işin ertelenmesi ya da başkalarının omuzlarına bırakılması, yalnızca geçici bir rahatlık sağlar. Gerçek huzur, sorumluluk bilincinin omuzlarımızdaki yükünü kabul etmekte saklıdır.  Sorumluluklarımızın farkında olunması temennisiyle…



 
 
 

2 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Hadi Arslan
02 Oca
5 üzerinden 5 yıldız

Keşke herkes sorumluluğunu yerine getirebilse

Beğen

Mustafa Keskin
02 Oca
5 üzerinden 5 yıldız

🤗

Beğen
Çapa 1
bottom of page